top of page

TARİHTEN GÜNÜMÜZE 5 İDEALİST KADIN

Beyaz arkaplan
images.jpeg.jpg

MİLETLİ ASPASIA (MÖ 470/60-400)

M.Ö. 460’lı yıllarda Milet’te doğduğuna yönelik tahminler vardır. Aspasia, "sevinçle karşılanan güzel" demektir. Babasının adının Axiochus olduğu dışında ailesi hakkında fazla bir bilgi yoktur ancak aldığı mükemmel eğitimi yalnızca zengin ailelerin sağlayabileceği düşünülürse, böyle bir aileden geldiği açıktır.Aspasia ile ilgili Sokrates’in hocası olduğuna dair çeşitli rivayetler dikkat çekicidir. Öyle ki iddialar arasında Sokrates’in diyalog yöntemini Aspasia’dan öğrendiği yer alıyor. Sokrates’in ona akıl danıştığı, kendi öğrencilerini ona gönderdiği söylenir. Kentin seçkin düşün adamları bu zeki ve kültürlü kadının görüşlerine çok güvenirler. Platon, Aristophanes ve Xenophon’un eserlerinde Aspasia’nın ismi geçer. Platon'un diyaloglarından biri olan "Meneksenos Diyalogu"nda Sokrates, öğretmeni Aspasia'yı hararetle över. Hatta ondan biraz da korkuyordur; öğrenciyken çok unutkan olduğu için neredeyse dayak yediğini anlatır. Kendisi retorik yani hitabet alanında uzmandır. Hatta dönemin siyasetine yön vermiştir. Bir ara Aspasia’nın evi yaşadığı dönemin felsefecilerinin buluşma noktası haline gelmiştir. Ancak Aspasia, ne yazık ki çeşitli suçlamalara maruz kalmış ve davalık olmuştur. Yine de tüm bu davalardan beraat etmiştir. MÖ 400 civarında vefat ettiği tahmin edilmektedir.

Beyaz arkaplan
433a054190a81fa117a575053e760c7b.jpg

BEDİA AKARSU (1921-2016)

“Yalnızca bir doğa varlığı değil, insan olduğunu, başkalarının da senin kadar insan olduğunu hiçbir zaman unutma”

Türkiye’nin ilk kadın filozoflarından olan Bedia Akarsu 27 Ocak 1921 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. 1943 yılında İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümünü bitirdikten sonra Ernst von Aster'in yanında başlamış olduğu "Wilhelm von Humbold'te Dil-Kültür Bağlantısı" adlı doktora çalışmasını hocanın vefatından sonra birkaç yıl ara verdikten sonra yeni bir yaklaşımla Prof. Dr. Joachim Rither'in yanında 1954 yılında tamamlamıştır. 1956-1958 yılları arasında Heidelberg Üniversitesinde çalışmış, 1960 yılında doçent olmuştur. 1968 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde Felsefe profesörü olan Bedia Akarsu, özellikle ahlak, kültür, dil ve tarih felsefesi üzerinde dersler vermiştir. Aynı zamanda 20 yıl boyunca (1963-83) üyesi olduğu TDK’nin yönetim kurulunda görev almış ve bu sırada felsefi terimlerin Türkçeleştirilmesi konusunda öncü çalışmalar gerçekleştirmiştir. Bedia Akarsu1984’de Felsefe Bölümü Başkanı iken kendi isteğiyle emekliye ayrılmıştır. Emeklilik sonrası Çukurova Üniversitesi’ne davet edilmiş ve Felsefe Grubu Eğitimi Bölümü’nün kuruluş çalışmalarına katılarak ders programını hazırlamıştır. Felsefe alanında çevrileri, gazete ve dergilerde yazıları bulunan Akarsu’nun,Kişi Kavramı ve İnsan Olma Sorunu, Felsefe Terimleri Sözlüğü, Atatürk Devrimi ve Temelleri, Değişen Dünya Değişen Değerler, Ahlak Felsefesi, Çağdaş Felsefe- Kant'tan Günümüze Felsefe, Wilhelm vonHamboldt'da Dil Kültür Bağlantısı,MaxScheler’de Kişilik Problemi, Modern Toplumda Kadın yazmış olduğu kitaplar arasındadır. Bedia Akarsu, çalışkanlığı, düşünce açıklığı, dürüstlüğü, çevresine bilginin ışığını yaymaktaki alçakgönüllülüğüyle saygı toplayan bir kadın filozof olarak 26 Şubat 2016 tarihinde aramızdan ayrılmıştır.

Beyaz arkaplan
sosipatra-of-ephesus-fresco.jpg

SOSİPATRA

Efes veya Bergama yakınında, muhtemelen MS 4. yüzyılın başlarında varlıklı bir ailede doğdu. Rüya gibi bir hayat yaşıyordu. Mutlu aile hayatının yanı sıra başarılı bir öğretmenlik kariyeri vardı. Beş yaşındayken, babasının mülkünde çalışmaya iki adam geldi. Tüm beklentilerin ötesinde cömert bir hasat ürettikleri zaman, babasını Sosipatra'yı ve mülkünü onların bakımına teslim etmeye ikna ettiler. Babaya beş yıllığına evi terk etmesi söylendi, bu süre zarfında Sosipatra iki erkek hoca tarafından eski Keldani bilgeliğiyle eğitildi. Baba döndüğünde, Sosipatra güzelliğiyle ışıl ışıldı ve olağanüstü psişik ve duru görü yeteneklerine sahip olduğu söyleniyordu. Yabancılardan aldığı mistisizm eğitiminden sonra Sosipatra, Neoplatonik geleneğin saygı duyulan öğretmenlerinden biri oldu; zorlu metinleri yorumluyor, kutsal bilgiyi insanlarla buluşturan bir arabulucu görevi görüyordu. Daha sonra Kapadokyalı Eustathius ile evlendi. Eustathius ve Sosipatra'nın üç oğlu vardı, Bunlardan biri Antoninus, kendi başına önemli bir filozof oldu. Etrafı erkek üstatlar ile çevriliydi; bunlardan biri de kocası Eustathius’tu. Fakat Eunapius’un Lives of the Philosophers (Filozofların Yaşamları) kitabındaki biyografisine göre Sosipatra’nın şöhreti, etrafındaki herkesten çok daha büyüktü ve öğrenciler diğerlerine nazaran Sosipatra’nın ilham verici öğretim şeklini tercih ediyordu. Sosipatra'nın hiçbir yazısı modern çağa kadar ulaşmamıştır.

Beyaz arkaplan
d98fb8444ab8ce9cd2310a30f8676467.jpg

GENÇ MACRINA

Macrina (M.S. 330-379 civarı) Kapadokya’da yaşayan büyük, etkili ve iyi eğitimli bir Hristiyan ailenin on çocuğundan en büyüğüdür. Genç Macrina ismi, onu aynı ismi taşıdığı büyükannesinden ayırt edebilmek için kullanılmaktadır. Keskin zekası, dindar ruhu ve sağlam iradesi sayesinde ailesini bir arada tutmuştur. Genç Macrina’nın günümüze ulaşan felsefi yazılı metni bulunmasa da onun hakkındaki bilgileri kardeşi Nissal, Gregor, Life of Macrina (Macrina’nın Hayatı) adlı biyografide ve On the Soul and Resurrection (Ruh ve Yeniden Diriliş Üzerine) adlı felsefi diyalogda anarak taçlandırır. Genç Macrina, ölüm döşeğinde bile “ruhun ölümsüzlüğü üzerine konuşan bir filozof" olarak tasvir edilmektedir. Hristiyan inancına son derece bağlı bir filozof olan genç Macrina, ruhun ölümsüzlüğü fikrini Hristiyan inancından değil, rasyonel düşüncesinden türetmiştir ve bu sebeple de filozof olarak addedilmektedir. Macrina insan ruhunun rasyonel bir parçası olduğuna inanmaktadır. Ona göre ruhun rasyonel kısmının altındaki iki ayrı gücü daha vardır; beden ve bedensel tutkular. Bu bağlamda Macrina bireyin bedensel tutkularından uzaklaşarak kendini yalnızca entelektüel anlamda var etmeye çalışması gerektiğimi savunmaktadır. “On the Soul and Resurrection” adlı eser, Macrina ölüm döşeğindeyken kardeşleri arasında geçen ve ölümü konu alan konuşmayı tasvir eder, Macrina bu konuşma sırasında, felsefe, kutsal kitap ve fiziksel bilimler gibi alanlardaki geniş bilgisini sergiler.

Beyaz arkaplan
1_uMAPVMDRhnKTfl0qmW0aOQ.jpg

KROTONLU THEANO

"Düşünmeyen bir kadın olmaktansa başıboş bir at olmak daha iyidir. "

Kroton, tarih boyunca ünlü olimpik sporcuları, felsefecileri ve matematikçileri ile gündeme gelen antik bir kenttir. Krotonlu Theano, Iyonyalı filozof, matematikçi ve ‘pisagorculuk’ olarak bilinen akımın kurucusu, tarihteki ilk kadın filozof olarak tarihe geçer. Kendi adıyla anılan ‘Pisagor teoremi’ne adını veren Pythagoras’ın eşi olduğu düşünülmektedir. Krotonlu Theano, Pisagor'dan da etkilenerek cebir, geometri ve felsefeye ilgi duymuş, matematik ve müziğe önem vermiş ve reenkarnasyon öğretimini savunmuştur. Theano, ruhun yeniden doğacağını, bu nedenle insanların erdemli bir hayat sürmeleri gerektiğini savunmuş, hayatın salt maddeden ibaret olmadığını, ruhun ve metafiziğin ön planda olması gerektiğini ileri sürmüştür."Altın oran teoremi" ona atfedilmiştir. Ahlak ve doğruluk üzerine çalışmalar yapmıştır. Pythagoras'ın ölümünden sonra Pisagor okulunun başına geçerek kız öğrencilere dersler vermiştir.

bottom of page